Her efsanenin bir başlangıcı vardır; bazen bu başlangıç, hayallerle süslenmiş büyük bir sahnede değil, hayatın acımasız zorluklarıyla yüzleşirken filizlenir. Deontay Wilder’ın boksa başlama hikayesi de tam olarak böyle… Bir insanın kaderini nasıl değiştirebileceğini gösteren bir mücadele hikayesi.
2005 yılı… Deontay Wilder henüz 20 yaşında, Alabama’nın küçük bir kasabasında sıradan bir hayat sürüyordu. O sıralar boksla uzaktan yakından bir ilgisi yoktu. Wilder, üniversiteye gitmeyi ve Amerikan futbolunda kariyer yapmayı hayal ediyordu. Ancak hayat, ona bambaşka bir yol çizecekti.
Hayatını Değiştiren Haber
Wilder’ın hayatındaki dönüm noktası, kızı Naieya’nın doğumuyla geldi. Ancak bu mutlu haberin ardında zorlu bir mücadele saklıydı. Naieya, spina bifida isimli bir omurga hastalığıyla dünyaya gelmişti. Doktorlar, Naieya’nın ömür boyu tekerlekli sandalyeye bağlı kalabileceğini söylüyordu. Wilder, kızı için güçlü bir baba olmak zorundaydı. Ancak maddi koşulları, ailesine istediği gibi destek olmasına yetmiyordu.
Tam bu noktada Deontay Wilder, kendine şu soruyu sordu: “Ne yapabilirim?” Amerikan futbolundan vazgeçmek zorunda kalmıştı çünkü ailesine hızlı bir şekilde maddi destek sağlayacak bir işe ihtiyacı vardı. İşte bu sorunun cevabı, hayatını kökten değiştirdi: Boks.
Sıfırdan Zirveye
Deontay Wilder, boksa başladığında hiçbir tecrübesi yoktu. Ringde deneyimsizdi; ancak içinde durdurulamaz bir hırs ve kararlılık taşıyordu. Her yumruğunda kızının geleceği için savaşacağını hissediyordu. İnsanlar ona güldü, “Bu yaşta başlamakla hiçbir yere varamazsın,” dediler. Ama Wilder, bu sözleri kulak ardı etti ve antrenmanlara dört elle sarıldı.
İlk başlarda amatör boks maçlarına katıldı. Her bir galibiyetle özgüveni arttı ve hızla dikkat çekmeye başladı. Sadece iki yıl içinde, 2007’de, Amerika’nın en prestijli boks turnuvalarından biri olan Altın Eldiven’i kazandı. Ardından 2008 yılında ABD’yi temsil ederek Pekin Olimpiyatları’na katıldı ve bronz madalya kazandı. O günden sonra Wilder’a “Bronz Bombacı” lakabı takıldı.
İmkansızlıkları Aşan Adam
Deontay Wilder’ın hikayesi sadece boks dünyasında değil, hayatın her alanında imkansızlıkları aşmanın bir örneği oldu. O, kızı için bir yumruk atarak hayata meydan okumayı seçti ve bu seçim, onu dünyanın en güçlü boksörlerinden biri yaptı.
Bugün Deontay Wilder, ringde attığı yumrukların yanı sıra, kızı için bir baba olarak gösterdiği mücadeleyle de hatırlanıyor. “Hayatta her şey, senin ne kadar güçlü istediğine bağlı,” diyor Wilder. Ve o, kızının gülümsemesi için dünyaları yerinden oynatacak kadar güçlü bir iradeye sahip.
Deontay Wilder’ın hikayesi, hayatın bizi bazen en dip noktaya çekebileceğini ama oradan ayağa kalkmanın bizim elimizde olduğunu gösteriyor. Kim bilir, belki sizin de içinizde bir ‘şampiyon’ saklıdır.

Zihni Can Akyul
Boks Bülteni editörü ve spor yazarı. 10 yılı aşkın süredir boks dünyasını yakından takip ediyor.